CHP'nin Genel Başkan Adayı Neden Mersinli Olmasın?
Kısır siyasi tartışmaların gölgesinde siyaset arenasında yakın zamanda birtakım değişikliklerin olacağını öngörüyorum. Kapsamlı bir barış süreci ve CHP’de ciddi bir dönüşüm olması muhtemel. CHP buna hazır mı, CHP ne âlemde, nasıl yaklaşılacak bu sürece? Bu soruların cevabını zaman gösterecek. Açıkçası. CHP örgütü bu süreci iyi okuyacak ve yönetecek bir usta isme muhtaç. Her zamankinden daha dikkatli olunmalı. Ama tartışmalı ve şaibeli isimlerle olmaz bu iş!
Neden?
Siyaset, bazı insanların gördüğü gibi basit bir uğraşı alanı değildir. Kendi dinamikleri ve değişkenleri vardır. Daha bir yıl önce memleket için umut verici olduğu gerekçesiyle Cumhurbaşkanı adayı yapılan bir genel başkan, seçimi kaybedince, biranda hedef haline geldi. Tüm sorunların kaynağı o idi diye herkes eleştirmek için sıraya girdi. Kimden bahsediyorum? Tabiki Kemal Kılıçdaroğlu…
El üstünde tutulunca kendinizi “partinin ebedi başkanı” zannetmeyin. Bir anda işler tersine dönebiliyor. Siyasette uzun soluklu yer alabilmek mümkün olamayabiliyor. Bir süre önce CHP genel başkanlık koltuğuna oturan Özgür Özel büyük ümit ve umutlarla göreve getirildi. En baştan beri bu sürecin suni olduğunu düşünüyordum. Mersin CHP örgütünde ki bazı isimler de bu duruma şahitti.
Ne var ki, parti kararı nedeniyle pek üzerinde durulmadı; nitekim seçimi kaybetmiş bir genel başkanla yola devam edilemezdi. Doğru. Ama yeni başkan da yeni tehlikeler bekliyordu. Manzara pek iç açıcı değil!
Özgür Özel, İmamoğlu Davası’ndan sonra koltuğunu kaybetti diyebiliriz. Henüz kesin bir karar yok; ama gidişat ve işleyiş, CHP'nin “mutlak butlan” kararıyla karşı karşıya kalacağını gösteriyor. Dolayısıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun görevine dönmesi mümkündür, diyebiliriz. CHP eski başkanı uygun bir dille değişime razı edebilir. Ama bu da zor iş.
CHP'nin İşi Zor
Kemal Kılıçdaroğlu'nun göreve gelmeye ve eski pozisyonunu muhafaza etmeye bir hayli istekli olduğunu biliyorum. Çünkü Kılıçdaroğlu’na göre kendisi “usulsüz bir pazarlık” yoluyla genel başkanlık seçimini kaybetmişti. Evet. Sayın Kılıçdaroğlu da bu sürecin farkındaydı; ama cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmiş olmanın dezavantajı ile genel başkanlık koltuğu için konuşmaya devam edemezdi.
Ama bugün konuşması için bir gerekçe hasıl olmak üzere. Nedir o? Başkanlık seçiminde Kılıçdaroğlu aleyhinde usulsüzlük yapılmış…
Kuvvetli deliller ve ifadeler var. Neyse. Özgür Özel’in genel başkanlık koltuğuna oturduktan sonra ete dişe dokunur bir etkinliği pek olmadı. Hem genç ve hem de siyasi donanımı yok! Parti tabanında bu konuda ciddi bir tepki oluştu.
Daha yolun başında iken Ak Parti ile anlaşma yoluna gitmesi “mücadeleci CHP” imajını sarstı. Ak Parti ile mücadele değil müzakereye girişti. Tabiatıyla, CHP tabanının öfkesine yol açtı.
Hükümetin CHP'li belediyeler ile ilgili ciddi bir baskısı oluştu. CHP'li bakanların ekseriyeti bu kanaati taşır. Öyle söyleniyor. Fakat Özgür Bey, CHP'li belediyeleri kanatları altına almak bir yana yalnız bıraktı.
Ne Kılıçdaroğlu Ne De Özel; Bu Halk Vahap Başkanı Seçer
CHP parti örgütünü anlamış değilim. Basın kuruluşları zaten belirli kesimlere hizmet edercesine “İmamoğlu, Özel ve Kılıçdaroğlu” arasındaki paslaşmayla vakit harcıyor. Ya da halkın dikkatini bu yönde topluyor. Kasıtlı bir oyun! Düşme ey halkım!
Bırakın alicengiz oyunlarını, yok edin siyasi prangaları, hesaplaşmaları! Yol açın halkın adamlarına! CHP'nin hem genel başkanlık hem de cumhurbaşkanı adaylığı için ideal adayları var. Atın at gözlüklerinizi!
Açıkça konuşuyorum. Kılıçdaroğlu, Özel, İmamoğlu ve Mansur Yavaş yeterince yıprandı. Parti de yıpratıldı. Yeni bir soluğa ve güler bir yüze ihtiyaç var. Özel-Kılıçdaroğlu tartışması güneşe maruz kalan kar gibi CHP'yi eritiyor. Tartışmalara saplanmış ve parti içi bölünmüş bir CHP'nin iktidar olması mümkün mü?
Bakın size ince bir nokta göstereyim. Değil! Gelelim asıl meselemize. Bir derdimiz var! Neden CHP'yi bir Mersinli yönetmesin, neden Cumhurbaşkanı adayı Mersin'den çıkmasın? Çok da güzel olur.
Mersin kozmopolit bir şehir. Farklılıklar ve zıtlıklarla dolu bir şehir. Esasında bu bir zenginlik. Ama bu, siyasette ciddi bir soruna yol açıyor. Safları birleştirmek ve sıklaştırmak zor. Mersin tarihi boyunca tüm farklılıkları bir potada toplayan ve halkın desteğini arkasına alan bir siyasi isim gösterebilir misiniz? Ben gösterebilirim: sayın Vahap Seçer…
Her seferinde rekor oyla seçiliyor. Muhaliflerinin bile perde arkasından övgülerine mazhar olan bir isim Vahap abi. Aday olduğu her iki seçimde Mersin'i ustaca birleştirdi.
Genel seçimde de sayın Vahap Seçer faktörü etkili oldu. Mersin'i birleştiren CHP'yi ve Türkiye'yi de birleştirir. Siyaset ve belediyecilik geçmişi başarılarla dolu olan başkan Seçer, CHP genel başkanlığı ve hatta CHP'nin Cumhurbaşkanı adaylığı için ideal bir aday.
Şişirilen anketlere, algı dolu araştırmalara kanmayın! İmamoğlu ve Özel CHP'ye kazanım sağlamaz.
Ciddiyeti, disiplini, tecrübesi ve insani yönüyle Mersin'in evladı, sayın Vahap Seçer’in, CHP'nin aradığı adam olduğunu yazıyorum. Sayın Seçer Mersin'in vechesini değiştirdi. Şehrimiz ilgi görmeye başladı.
Farklı bir havası var Mersin'in. Merhameti ve nezaketi esas alan insan odaklı bir sosyal belediyeciliği sayın Vahap Seçer Mersin'e kazandırdı. Ülkemizin hâli ortada.
İktisadi sorunların hat safhaya ulaştığı, sosyal patlamanın muhtemel olduğu ve adalet mekanizmasının köreldiği bir ortamda CHP, sağlam adımlarla iktidara yürümeli. Arapların deyişiyle: evvel Refik; bâdel tarik. Yani önce arkadaş, sonra yol!
Ama bu yol halkın adamıyla olmalı. Dayatılmış, tavsiye edilmiş ve önerilmiş isimlerle olmaz! Yürünmez bu yol.
Namık Kemal’in çaresizliği ifade eden o meşhur sözüdür: "Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; yok mudur, kurtaracak bahtı kara mâderini?”
Buna bizim de cevabımız var: Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, Mersin'de imiş, kurtaracak, bahtı kara mâderini!