Mustafa Kemal ATATÜRK’ ü o sapsarı saçlarıyla, o delikanlı, mert ve yiğit duruşuyla tam olarak ifade eden bir türkü değil mi “Sarı Zeybek”… Tüyleri diken diken eden, o sazın tellerinin her hamlesinde Ata’mızı hayal ettiren, uzaklara uzun uzun dalıp gittiğin türkü…
“Sarı Zeybek” bir rivayete göre, Aydın yöresinde yaşayan bir yiğit için söylenmiştir. O dönemde bölgede eşkıyalarla, zulümle ve baskıyla savaşan bu efe, halkını sonuna kadar korumuş ancak çıkan bir çatışmada hayatını kaybetmiştir. Tıpkı Atatürk gibi… Canla başla savaşmış, başarmış ve o güzel mavi gözleri kapanıvermiş… “Zeybekler; tehlikeden ve çatışmadan sakınmaz, yorulmaz, usanmaz, hareketli ve sanki askerlik için yaratılmış, Türklerin bir güzel soyudur.”diye tanımlamış dönemin devlet adamı Ahmet Cevdet Paşa.
Türkünün bestecisi Tamburacı Osman Pehlivan, 1874’ te Bulgaristan topraklarında bulunan Tırnova’da dünyaya gelmiş, 13 yaşında müziğe başlamış, Rumeli ve Kafkas türkülerine ilgi duymuştur. Aynı zamanda iyi bir güreşçi olan Tamburacı Osman Pehlivan, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Ahmet Rasim, Neyzen Tevfik, Tamburi Cemil Bey, Mesud Cemil, Ahmed Hâşim ve Sadi Yaver Ataman gibi birçok ustayla tanışmış ve Türk müziği toplantılarında bulunmuştur.
Atatürk, zeybek dansının modernize edilerek tüm sosyal salonlarda, hatta kadınlarla birlikte oynanmasını istemiş ve bu sayede milli kimliğin vurgulanmasına katkı sağlamayı hedeflemiştir. Zeybek dansı, bağımsızlık, cesaret ve özgürlük gibi değerleri simgelediği için Atatürk döneminde ve sonrasında milli bayramlarda ve resmi törenlerde sıklıkla oynanmıştır.
“Sarı Zeybek”, koca bir ulusu ayağa kaldıran sarışın kahramanı anlatmak için kullanılan metaforik bir isim haline gelmiştir. 1938 yılında hastalığının ilerlediği dönemde son kez zeybek oynamıştır Atatürk…
O, adeta kendi hayatının türküsünü yaşamıştır. Onurlu bir yaşam, gururlu bir veda…
MÜZİK ÖĞRETMENİ
BURCU YAMANER